
Miyom Nedir?
Miyom, rahim kas dokusundan kaynaklanan iyi huylu tümöral oluşumlardır. Genellikle tek veya çok sayıda ortaya çıkabilirler ve büyüklükleri birkaç milimetreden yumurta boyutuna kadar değişebilir. Mikroskobik boyutta kalabilen miyomlar çoğu kadında hiçbir belirti vermeden yıllarca fark edilmeyebilir. Vücudun östrojen ve progesteron hormonlarına yanıt olarak büyüyen bu nodüller, üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen benign jinekolojik tümörler arasında yer alır.
Miyom Türleri Nelerdir? (Submukozal, İntramural, Subseröz vb.)
Miyomlar, rahim duvarı içerisindeki konumlarına göre sınıflandırılır. Submukozal miyomlar rahim iç zarı yüzeyine yakındır ve iç boşluğu daraltarak anormal kanamaya ve kısırlığa neden olabilir. İntramural miyomlar rahim kas tabakasının içine gömülüdür; genelde rahim hacmini genişleterek bası semptomları, adet sancılarında artış ve karın bölgesinde şişlik hissi yaratır. Subseröz miyomlar ise rahim dış yüzeyine yakın büyür, komşu organlara baskı yaparak idrar sıkışması, kabızlık ya da bel ve bacak ağrıları gibi farklı yakınmalara yol açabilir. Nadiren pedinküllü (saplı) miyomlar gelişir; bunlar sap etrafında dönme sonucu ani kramplar ve akut karın tablosu oluşturabilir.
Miyom Neden Oluşur?
Miyom gelişiminde genetik yatkınlık, hormonal dengedeki değişiklikler ve çevresel faktörler rol oynar. Aile öyküsünde miyom bulunan kadınlarda risk artarken, östrojen ve progesteron düzeylerindeki yüksek salınım foliküler fazda lezyon büyümesini tetikler. Bazı çalışmalarda vitamin D eksikliği ve obezite gibi metabolik faktörlerin de miyom oluşumunda etkili olduğu gösterilmiştir. Rahim dokusundaki kök hücrelerin genetik mutasyonlarla çoğalarak sağlıklı myometrium yerini myoma nodüllerine bırakması en yaygın mekanizmadır.
Miyom Belirtileri Nelerdir?
Miyomlar sıklıkla sessiz seyreder; ancak büyüdükçe birinci derecede belirti uzun ve yoğun adet kanamalarıdır. Submukozal tiplerde hayat kalitesini bozacak kadar ağır kan kaybı ve demir eksikliği anemisi gelişebilir. İntramural ve subseröz miyomlar adetten bağımsız alt karın veya bel ağrılarına, pelvik bası hissine yol açar. Büyük miyomlar mesaneyi öne doğru iter ve sık idrara çıkma ihtiyacı, kabızlık ve ilişki sırasında ağrı gibi fonksiyonel bozukluklara neden olabilir. Nadiren de olsa ani ağrı ve karın içi kanama ile karakterize miyom sapı torsiyonu acil cerrahi gerektiren durumlar arasındadır.
Miyomlar Nasıl Teşhis Edilir? (Ultrason, MR, Histeroskopi)
Miyom tanısının temel aracı transvajinal ultrasonografidir; bu yöntemde rahim ve yumurtalık yapıları ayrıntılı biçimde incelenir, miyom boyutu ve yerleşimi netleşir. Gerekli görüldüğünde manyetik rezonans (MR) görüntüleme ile miyomun dokusal karakteristiği, pedinkül varlığı ve komşu organ ilişkileri daha ayrıntılı değerlendirilir. Submukozal miyom şüphesinde histeroskopi ile rahim boşluğu doğrudan görüntülenerek kabuklu nodüller biyopsi yoluyla kesin tanı alır. Menopoz öncesi yoğun kanama yakınması yaşayan kadınlarda kan sayımı ve hormon testleri de tanıya destek sağlar.
Miyomların Gebelik Üzerindeki Etkileri
Gebelik planlayan kadınlarda miyom büyüklüğü ve yerleşimi önemli bir role sahiptir. Submukozal miyomlar embriyo implantasyonunu zorlaştırarak tekrarlayan düşük riskini yükseltir. İntramural miyomlar rahim kasılma fonksiyonunu bozarak preterm doğum, plasenta yerleşim anomalileri ve sezaryen oranında artış ile ilişkilendirilir. Subseröz miyomlar genellikle gebeliği doğrudan etkilemez; ancak büyük kitleler karın içi mekanik basıya neden olabilir. Gebelik devam ederken miyomlar östrojen artışıyla büyüyebilir ve gebelik sırasında ağrı veya kanama atakları tetikleyebilir. Bu nedenle gebelik öncesi miyom değerlendirmesi ve gerekirse myomektomi planlaması, komplikasyon riskini azaltır.
Miyom Ne Zaman Alınmalıdır?
Miyomların cerrahi olarak çıkarılması (myomektomi) veya diğer tedavi yöntemlerine yönelinmesi, öncelikle hastanın şikâyetlerinin şiddetine ve miyomun boyut ile yerleşim özelliklerine bağlıdır. Eğer anormal kanama nedeniyle demir eksikliği anemisi gelişiyor, adet sancıları yaşam kalitesini bozuyor, pelvik bası semptomları (sık idrara çıkma, kabızlık, bel ağrısı) artıyor ya da doğurganlık planı varsa, miyomların alınması önerilir. Submukozal tipteki miyomlar rahim içi boşluğu daralttığından embriyo tutunmasını engelleyebilir; bu durumda gebelik arayışı öncesi mutlaka çıkarılmalıdır. Büyüklüğü 5 cm’i aşan ve hızla büyüyen miyomlar da kötü huylu dönüşüm ihtimaline karşı yakından izlenmeli, semptom oluşturuyorsa cerrahi müdahale düşünülmelidir.
Miyom Tedavi Yöntemleri Nelerdir? (İlaç, Myomektomi, Embolizasyon)
Tıbbi tedavide öncelikle hormon düzeylerini düzenleyen ilaçlar kullanılır. GnRH analogları geçici olarak östrojen üretimini baskılayarak miyom hacmini küçültür ve hem kanamayı kontrol altına alır hem de ameliyat öncesi uterus boyutunu azaltır. Progestin ve selektif östrojen reseptör modülatörleri de bazı vakalarda semptomları hafifletebilir. Cerrahi yaklaşımda myomektomi; laparoskopik, histeroskopik veya açık yöntemle miyomun seçici olarak çıkarılmasını sağlar, rahim korunur ve doğurganlık şansı korunur. Uterin arter embolizasyonu ise radyolojik bir yöntemdir; miyomu besleyen damarlar minimal invaziv kateterlerle tıkanarak lezyonun küçülmesi ve semptomların gerilemesi hedeflenir. Hangi yöntemin seçileceği miyomun yerleşimi, hastanın yaşı, çocuk isteği ve eşlik eden hastalıklar göz önünde bulundurularak uzman tarafından kararlaştırılır.
Ameliyatsız Miyom Tedavisi Mümkün mü?
Uterin arter embolizasyonu, günümüzde ameliyatsız miyom tedavisinin en yaygın uygulanan yöntemidir. Lokal anestezi altında kasıktan radyoopak madde taşıyan ince bir kateterle rahim arterleri selektif olarak tıkanır; miyom doku iskemiye girerek zamanla %50–70 oranında küçülür. Hasta genellikle aynı gün evine dönebilir, ağrı kontrolü post-prosedürde ağızdan verilen ağrı kesicilerle sağlanır. Radyo frekans ablasyonu ve MR‐eşlikli odaklı ultrason (MRgFUS) gibi yaklaşımlar da araştırma aşamasında olup; dokuya odaklı ısı enerjisi vererek lokal nekroz oluşturmayı hedefler. Bu yöntemler henüz her merkezin teçhizat ve deneyimine girmediği için embolizasyon kadar yaygın kullanılmamaktadır.
Miyom Tedavi Fiyatları 2025
2025 yılında Türkiye’de GnRH analoglarıyla bir yıllık medikal tedavi maliyeti ortalama 12.000 ₺ – 18.000 ₺ aralığındadır. Laparoskopik myomektomi paket ücretleri; ameliyat, anestezi, hastane yatışı ve postoperatif kontrollerle birlikte 45.000 ₺ – 60.000 ₺ civarında; histeroskopik küçük submukozal miyom çıkarımı ise 25.000 ₺ – 35.000 ₺ bandındadır. Uterin arter embolizasyonu paket fiyatları 40.000 ₺ – 55.000 ₺ arasında değişirken, MR‐eşlikli odaklı ultrason uygulamaları 50.000 ₺ – 70.000 ₺ aralığında maliyet oluşturur. SGK anlaşmalı devlet veya üniversite hastanelerinde myomektomi ve embolizasyon belirli endikasyonlarla kısmen veya tamamen karşılanabilir; özel tedaviler için katkı payı gerekebilir. Kliniklere göre taksit, ödeme kolaylığı ve paket kapsamı farklılık gösterdiğinden, kesin fiyatlandırma için ilgili merkezin hasta danışma birimiyle görüşülmesi önerilir.
Sık Sorulan Sorular
Miyom Kansere Dönüşür mü?
Myomektomi veya histopatolojik incelemelerde saptanan miyomlar, uterin düz kasından kaynaklanan benign neoplazmlardır ve malign transformasyon çok nadir görülür. Literatürde “leiomyosarkom” adı verilen rahim düz kası kanseriyle karışabilen vakalar rapor edilse de, bunların miyomların uzun süre izlenmesinden ziyade bağımsız, agresif tümörler olduğu kabul edilir. Miyomların yıllar içinde kanserleşme oranı %0,1’in altındadır. Dolayısıyla düzenli ultrason takibi ve hızlı büyüme, anormal vaskülarizasyon ya da postmenopozal kanama gibi alarm bulguları yoksa, miyomun kanser riski pratikte öncelikli endişe kaynağı değildir.
Miyomlar Adet Düzensizliği Yapar mı?
Submukozal ve büyük intramural miyomlar, endometriyal yüzeye yakınlıkları nedeniyle adet döngüsünün düzenini bozarak aşırı ve uzun süren kanamalara neden olabilir. Miyomun neden olduğu rahim içi hacim artışı, endometrial doku kalınlaşmasını tetikler ve rahim kasılmalarının düzenli boşalmasını engeller; bu da adet aralarında lekelenme veya sancılı kanama atakları olarak kendini gösterir. Öte yandan küçük subseröz miyomlar genellikle adet periyodunu etkilemez. Adet şikâyetlerinin hikâyesi ve transvajinal ultrason bulguları bir arada değerlendirildiğinde miyomun adet bozukluklarındaki rolü netleşir.
Her Miyom Alınmalı mı?
Miyomların büyüklüğü, konumu ve semptom varlığı tedavi gerekliliğini belirler. Semptom oluşturmayan, küçük ve subseröz miyomlar aktif izlemle takip edilebilir; bu miyomların hemen alınması hem ameliyat riski hem de ileri dönemde oluşacak yapışıklık gibi komplikasyonlar açısından gereksizdir. Ancak ağır kanama, anemi, bası semptomları, hızlı büyüme veya fertilite planı varsa, cerrahi ya da girişimsel yöntemlerle miyomun çıkartılması önerilir. Bu karar hastanın yaşam kalitesi, yaş ve çocuk isteği göz önünde tutularak uzman jinekolog ve radyolog ekibi arasında multidisipliner değerlendirme sonucunda alınmalıdır.
Miyomlar Kısırlık Yapar mı?
Submukozal miyomlar, rahim içi boşluğa doğru büyüyerek embriyo implantasyonu için elverişli endometriyal kontağı engeller ve tekrarlayan düşük riskini artırır. İntramural miyomlar ise myometriumun kalınlaşmasıyla rahim kasılma deseni ve trombositaj damarlarını bozarak hem sperm transportunu hem de embriyo yerleşimini olumsuz etkileyebilir. Subseröz miyomlar genellikle fertiliteye doğrudan etki etmez. Kısırlık problemi yaşayan kadınlarda miyomların çıkarılması, tüp bebek ve diğer asistif üreme tekniklerinde başarı oranını belirgin şekilde yükseltir. Fertilite planı olmayan veya menopoz yakınındaki hastalarda ise miyomun kısırlığa etkisi daha düşük öncelikli kabul edilir.
Miyom Ameliyatı Sonrası Tekrarlar mı?
Myomektomi sonrasında geride bırakılmamış foliküler miyom kök hücreleri hızla çoğalabilir ve yıllar içinde yeni miyom nodülleri gelişebilir. Cerrahi tekniğin kapsamına ve hastanın genetik yatkınlığına bağlı olarak nüks oranı %15–35 arasında değişir. Uterin arter embolizasyonu sonrası da miyom boyutu anlamlı şekilde azalırken, %10–20 oranında semptomatik nüks raporlanır. Yüksek nüks riskine sahip olgularda ameliyat öncesi hormon tedavisi veya embolizasyon kombinasyonları düşünülebilir. Takip ultrasonografileriyle periyodik kontrol sağlanarak, gerekirse ikinci bir müdahale için zamanında planlama yapılır.